Filistin’in unutulmaz direniş sembollerinden biri olan Ahmed Manasra, İsrail tarafından 2015 yılında henüz çocuk yaşta tutuklanmıştı. Zorlu sorgu süreçleri, cezaevi şartları ve psikolojik baskılarla geçen 10 yılın ardından Manasra’nın bu hafta sonu özgürlüğüne kavuşması bekleniyor. Ancak İsrail’in koyduğu ağır koşullar, bu özgürlüğün sadece şekilsel olduğunu gözler önüne seriyor.
Serbest ama kuşatma altında
İsrail makamlarının aldığı karara göre, Manasra’nın serbest bırakılmasının ardından:
-
Evine yalnızca birinci derece yakınları alınabilecek,
-
Basın mensuplarının ev çevresinde bulunması yasak olacak,
-
Her türlü röportaj, açıklama ya da bilgi paylaşımı engellenecek.
Bu koşullar, kamuoyunun Manasra ile doğrudan iletişim kurmasını ve yaşadığı süreci öğrenmesini imkansız hale getiriyor.
Direnişin sesi bastırılmak isteniyor
Uluslararası insan hakları kuruluşları, Manasra’nın tutukluluğunun başından bu yana hukuksuzluklara dikkat çekmişti. Serbest bırakılmasına rağmen, İsrail’in uyguladığı bu yeni yasaklar, onun sembolik etkisini ve yaşadıklarını kamuoyundan gizlemeye yönelik bir girişim olarak değerlendiriliyor.
Filistin halkı ise Manasra'nın serbest bırakılmasını hem bir zafer hem de İsrail’in baskıcı tutumunun devamı olarak görüyor. Sadece bedenen değil, ses olarak da özgür kalmasının engellenmesi, işgal politikalarının ne denli sistematik bir şekilde sürdürüldüğünü ortaya koyuyor.