Antisemitizm ve antisiyonizm kavramları, İsrail'in Gazze'ye yönelik politikalarını eleştirenler üzerinde baskı aracı olarak kullanılıyor. Bu durum, özellikle Filistin'e destek veren ve İsrail'in politikalarını sorgulayan kişilerin Yahudi karşıtı olmakla itham edilmesine yol açıyor.
Antisemitizm, Yahudi halkına karşı ön yargıyı ifade ederken, antisiyonizm ise Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurulmasına ve İsrail'in politikalarına karşı çıkışı temsil ediyor. 1948'de gerçekleşen savaşta 750 binden fazla Filistinlinin yerinden edilmesi, siyonizm karşıtı pek çok Yahudi grubunun da Filistin halkına destek vermesine sebep olmuş durumdaydı.
Yahudi yazarlar ve aktivistler tarafından yapılan açıklamalarda, İsrail'e yönelik eleştirilerin doğası gereği Yahudi karşıtı olmadığı vurgulanıyor. Ayrıca, bu tür suçlamaların İsrail'in işgallerini ve politikalarını gizlemek için kullanıldığına dikkat çekiliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) raportörleri de konuya ilişkin yaptıkları açıklamalarda, İsrail eleştirilerinin yanlış bir şekilde Yahudi karşıtlığına destek olarak gösterilmesinin ifade özgürlüğünü baskı altına aldığını belirtti.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştiren birçok tanınmış kişi ve kuruluş, bu eleştirileri nedeniyle işlerinden olmuş veya kamuoyu baskısına maruz kalmış durumda. Bu kişiler arasında Amerikalı oyuncu Susan Sarandon, Meksikalı oyuncu Melissa Barrera, New York Times Magazine yazarı Jazmine Hughes, Filistinli foto muhabiri Hosam Salam ve birçok gazeteci ve akademisyen bulunuyor.
Bu gelişmeler, İsrail politikalarını eleştirenlerin karşılaştığı zorlukları ve antisemitizm suçlamalarının bu eleştirileri nasıl karmaşıklaştırdığını gözler önüne seriyor.