Beşşar Esed'in 8 Aralık'ta Suriye'yi terk etmesiyle birlikte 61 yıllık Baas rejimi devrildi ve bu durum ülkede yeni dönemin kapılarını açtı. Suriye'de oluşturulan geçici hükümetin devlet otoritesini tesis etmesi ve ülkenin 13 yıllık savaşın getirdiği sorunlarına karşı eyleme geçmesi kritik olacaktır. Bu doğrultuda yeni Şam yönetiminin birincil öncelikleri tüm silahlı grupların silah bırakması ve Savunma Bakanlığı bünyesine dahil olması, Esed rejiminden kalan ve silah bırakmayı reddeden ordu unsurlarının elimine edilmesi ve şehirlerde asayişin sağlanması olarak sıralanabilir.

Diğer taraftan yeni yönetimin en acil meselelerinden biri de yerle bir olan şehirlerin yeniden inşası olacaktır. Tüm bu faktörlerin hayata geçirilmesi için işlevsel bir devlet yapısı ve otoritesi gerekiyor. Yeni yönetimin bunu yalnız başına gerçekleştirmesi oldukça zor görünüyor. Suriye'deki devrimi gerçekleştiren grupların çok parçalı yapısı, yönetme tecrübelerinin kısıtlılığı gibi aktör düzeyindeki sorunların yanı sıra Suriye'nin mevcut ekonomik, siyasal ve asayiş sorunları gibi yapısal meseleler de yeni yönetiminin tüm bu süreci tek başına yürümesini zorlaştırıyor. Tüm bu faktörler yeni yönetimin uluslararası aktörlerden destek almasını gerektiriyor.

Suriye'deki yeni yönetimin ihtiyaç duyacağı acil ve kapsamlı yardımları ulaştırma konusunda ilk akla gelen uluslararası yapı Birleşmiş Milletler (BM) olsa da örgütün hem Suriye iç savaşı boyunca hem de son dönemde İsrail'in Filistin'deki soykırım girişimine karşı etkisizliği düşünüldüğünde bu beklenen rolü ne kadar oynayabileceği ve ne kadar oynaması gerektiği tartışmalı bir durumdur.

BM’nin Suriye iç savaşı karnesi

BM’nin 13 yıllık Suriye iç savaşı boyunca karnesi oldukça kötü tecrübelerle dolu. Rejimin 2011'de barışçıl protestoları bastırmak için şiddet kullanması ve bu yüzden krizin bir iç savaşa evrilmesi BM'nin engellemekte başarısız olduğu ilk aşamadır. Bu dönemde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesinden Rusya ve Çin'in vetolarıyla Suriye'de siyasi çözüm ve ateşkes üzerine bir karar çıkarılamamış ve BMGK'nın yapısı bir kez daha daimi üyeler tarafından suistimal edilmişti.

Suriye'de rejim devrildi, ekonomi rahatladı Suriye'de rejim devrildi, ekonomi rahatladı

2012'de BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın hazırladığı Annan Planı, Suriye'nin dostları girişimi ve Cenevre Konferansı gibi girişimler başarısız oldu ve sonraki yıllarda Cenevre 2 ve Cenevre 3 süreçleri de iç savaşta herhangi bir sonuç üretemedi. Tüm bu başarısız barış görüşmeleri ve konferanslardaki temel sorun masada müzakere eden devletlerin barış sürecini kendi Suriye politikaları ekseninde yönlendirmek istemeleri ve BM'nin zor da olsa alınan kararları uygulama mekanizmasından yoksunluğu oldu. Tıpkı günümüzde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’nin vetolarıyla İsrail’in katliamlarına karşı bir karar çıkarılamaması gibi Suriye sürecinde de rejimin yakın müttefikleri olan Rusya ve Çin'in rejim aleyhine bir kararın geçmesini her seferinde veto etmeleri ve diğer BMGK üyeleri ve katılımcı devletlerin manipülasyon çabaları tüm süreçleri başarısızlığa uğrattı.

Suriye iç savaşının özellikle 2013 sonrası bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesiyle bir vekalet savaşına dönüşmesi BM'nin Suriye'de etkisiz kalmasının en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilebilir. Günümüzde Gazze meselesinde de gördüğümüz gibi BM acil müdahale gerektiren krizlerde oldukça pasif bir pozisyon alıyor.

BM'nin Suriye'de oynadığı tek rol olarak 2015'de BMGK'dan çıkan 2254 sayılı karar örnek gösterilebilir. Bu karara göre iç savaştaki tüm tarafların sivillere yönelik saldırılarını durdurması, üye devletlerin ateşkes çabalarını desteklemesi ve Suriye'de 18 ay içerisinde özgür ve adil seçimlerin yapılması gibi maddelerde anlaşılmıştı. Ancak bu maddelerden hiçbiri uygulanmadığı gibi bu durum BM'nin inandırıcılığına da ciddi darbe vurdu.

Dolayısıyla, BM’nin 13 yıllık Suriye iç savaşı karnesi göz önüne alındığında, yeni Şam yönetimine siyasi geçiş sürecinde bir müdahale ve yönlendirmede bulunması ya sahada hiçbir karşılığı olmayan bir kararlar bütünü olacaktır ya da BMGK daimi üyeleri tarafından yönetimi farklı konularda baskı altına almak ve tavizler koparmak amacıyla bir pazarlık unsuru haline getirilecektir.

İnsani yardım fiyaskoları

Politik ve diplomatik olarak BM’nin rolü bu şekildeyken iç savaş boyunca insani yardım faaliyetleri de benzer başarısızlıklar ve suistimaller içeriyor. ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) yaptırım listesinde bulunan rejim kuruluşları ve derneklere yönlendirilen milyonlarca dolarlık yardımların Suriye'de ihtiyacı olan sivillere ulaştığına dair hiçbir somut kanıt bulunmuyor. Ayrıca Esed rejiminin sabit resmi döviz kuru uygulamasının bir sonucu olarak karaborsadaki döviz kuruyla resmi kur arasındaki fark sebebiyle insani yardım fonlarını suistimal ettiği biliniyor. Öte yandan, BM'nin iç savaş boyunca Esma Esed ve Rami Mahluf gibi isimlerin sahip olduğu vakıflar ve şirketlerle çalışması örgütün güvenirliğinin sorgulanmasını gerektiriyor.

Tüm bunlar sebebiyle BM kurumlarının insani yardım alanında da Suriye’de saygıdeğer bir geçmişi bulunmuyor. Her ne kadar insani yardım fonlarının yeni yönetime teslim edilmesi ve koordineli çalışılması mümkün olsa da bu durumda bile aktarılacak fonların bir siyasi koza ve pazarlık unsuruna dönüştürülme ihtimali düşünüldüğünde Suriye’de BM’nin ana aktör olarak rol oynamasının sakıncaları ortadadır.

Ancak yine de BM’nin Suriye’deki kirli ve başarısız geçmişi, gelecek dönemde Suriye’nin yeniden inşası, insani yardım, kalkınma ve devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi gibi konularda bir rol oynamaması gerektiği anlamına gelmiyor. Burada kritik nokta, BM inisiyatifine bırakılan bir reform sürecinin üye devletler tarafından müdahaleye açık olması ve sürecin Suriye için negatif bir yöne doğru çekilmesi riski olacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin yeni Suriye’de oynayacağı merkezi rol ve diplomatik çabaları sonucunda uluslararası kuruluşların ülkeye sınırlı ve odaklı destekler vereceği bir düzlem oluşturulabilir. Bunun dışındaki bir sistemden, Şam’a siyasi, ekonomik ve dış politika gibi alanlarda belirli dayatmalara sebep olabileceği için kaçınılması gerekir.

BM'nin günümüz uluslararası ilişkilerinde fazla büyümüş bir düşünce kuruluşundan öte bir işleve sahip olmaması ve özellikle BMGK’nın daimi üyelerinin yönlendirmesi ekseninde hareket etmesi sebebiyle Suriye’nin yeni döneminde bir rol oynaması beklenmemelidir. Daimi üyelerin politik koz olarak kullanacağı insani yardımlar ve tanınma süreçleri düşünüldüğünde belki de Suriye’de BM’nin öncü bir rol oynamaması yeni Şam yönetimi ve Suriyeliler için hayırlı bile olacaktır.

[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Islamist Agenda'nın editoryal politikasını yansıtmayabilir.