The Guardian'ın 4 Şubat tarihli "CNN çalışanları, kuruluşun İsrail yanlısı tutumunun gazeteciliğin kötüye kullanılmasına yol açtığını söyledi" başlıklı haberinde, CNN'in İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında yayın politikasında uyguladığı sansüre yer verildi.
Adı açıklanmayan CNN çalışanlarının ifadelerine dayandırılan haberde, CNN'nin Gazze konulu haberlerde uyguladığı sansüre verilen örnekler dikkati çekti.
CNN ise Guardian'ın haberiyle ilgili kamuoyunun sorularına hala yanıt vermeyerek sessizliğini koruyor.
The Guardian, haberi için CNN'in ABD ve yurt dışındaki farklı ofislerden 6 çalışan ile görüşürken, Amerikalı yayın kuruluşunun iç yazışmaları ve gönderilen e-postaların çalışanların iddiasını destekler nitelikte olduğu ifade ediliyor.
CNN'de, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını konu alan haberlerin, yayına girmeden önce yönetim tarafından onay sürecine tabi tutulduğu belirtilen haberde, çalışanlar, kuruluşun yayın politikalarına "İsrail propagandası yapmaya teşvik edildikleri ve Filistin tarafının bakış açısını sansürledikleri" gerekçesiyle tepki gösterdi.
Bir çalışan, "Savaş başladığından bu yana haberler büyük ölçüde, ilk gelen bilgi ne kadar doğru olursa olsun, yayın ağının İsrail'e yönelik sistematik ve kurumsal taraflılığı çerçevesinde çarpıtıldı. Sonuç olarak CNN'in İsrail-Gazze Savaşı'na ilişkin haberleri, gazeteciliğin kötüye kullanılmasına yol açtı." ifadelerini kullandı.
CNN'in haber metinlerine ilişkin kararların, ABD'nin Georgia eyaletindeki merkez ofisinden gelen direktifler sonucu oluşturulan "katı yönetmelikler" aracılığıyla alındığı vurgulandı.
Yönetmeliğin, Hamas'tan yapılan açıklamalara ilişkin "sert kısıtlamaların" yanı sıra Filistin tarafından gelen açıklamaların da "olduğu gibi değil göründüğü gibi ele alınmasını" içerdiği iddia edildi.
Ayrıca İsrail'in Gazze'yi işgaline ilişkin haberlerin yayınlanmadan önce CNN'in Kudüs ofisi tarafından onaylanması gerektiği de kaydedildi.
Öte yandan, daha önce BBC'de yönetici pozisyonundayken İsrail hükümetinin "baskılarına boyun eğdiği" aktarılan ve 7 Ekim 2023 olayları sonrası CNN'de Üst Yöneticilik görevine başlayan Mark Thompson'ın, haberlerde kullanılan dili belirlediği aktarıldı.
CNN'den bazı kaynaklar, Thompson'ın talimatlarının, çatışmanın ilk günlerinde İsrail bakış açısıyla yazılan haberlere odaklanılmasında ve yaşamını yitiren Filistinli siviller ile Gazze'de meydana gelen yıkımların yeterince yansıtılmamasında etkili olduğunu belirtti.
Çalışanlardan biri, "katı direktiflerle haber yapmanın zorlaşması" nedeniyle yöneticilerle sorun yaşadıklarını söyledi.
Gazeteciler, Gazze'den yazdıkları içeriklerin yayın öncesi Kudüs ofisinin onayının ardından İsrail yanlısı bir hale büründüğünden yakındı.
The Guardian'a konuşan CNN çalışanları, İsrail'de görev yapmaktan "yaşananları özgürce anlatabileceklerini düşünmedikleri" için kaçındıklarını dile getirdi.
7 Ekim saldırıları sonrası CNN çalışanlarına yeni yönetmelik gönderildi
Haberde, CNN Üst Yöneticisi Thompson'ın, 7 Ekim saldırıları sonrası çalışanlara yeni yönetmelik gönderdiği aktarıldı.
Yönetmelikte, CNN'in İsrail saldırıları sonucu meydana gelen insani sonuçların haberini yapacağı fakat "bu saldırıların asıl kaynağının ne olduğunu her zaman kitlelerine hatırlatacakları" ifadesi yer aldı.
CNN çalışanları, yönetmeliğin, Hamas'ın faaliyetlerinin İsrail'in saldırılarını "haklı göstermek" için kullanıldığını söyledi.
Çalışanlardan biri, "Editörler, (bu yönetmeliği) İsrail ne yaparsa yapsın Hamas'ın suçlanacağına ilişkin talimat olarak yorumlamaktan başka ne yapabilir? İsrail'in sokakları yok eden devasa bombalar atması, aileleri yok etmesi gibi her hareketi, 'bunu hak ettiler' bakış açısıyla yayınlanıyor." ifadelerini kullandı.
Haberde, CNN'de haber standartları ve uygulamaları alanında yöneticilik yapan David Lindsay'in, Kasım 2023'te Hamas'ın açıklamalarına ve yayınladığı görüntülere "kışkırtıcı söylem ve propaganda" olduğu gerekçesiyle haberlerde yer verilmesini yasakladığı bildirildi.
Hamas yetkilileriyle görüşülmesine izin yok
Bir diğer CNN çalışanı, yayın ağının İsrail ve ABD tarafının "kışkırtıcı söylem ve propagandalarına" yer verildiğine ve diğer kanallar Hamas'tan yetkililerle mülakatlar yaparken CNN'in yapmadığına dikkati çekti.
Haberde, CNN'in Richard Greene'in başında olduğu Kudüs ofisi için eklenen "SecondEyes" adı verilen onay sürecinin "taraflı görünen ifadeleri kullanmamak ve kodlanmış anlamlar çıkarılmasının önüne geçmek" için oluşturulduğu bildirildi.
CNN çalışanları, "kötü bir şey olmadığını" ve standartları sürdürmek için oluşturulduğunu söyledikleri bu sürecin "oto sansür" aracı haline geldiğini belirtti.
Kudüs ofisinin onay süreçlerinden biri olan "SecondEyes" ile İsrailli yetkililerin açıklamalarının "hızlıca" yayınlandığı ifade edilen haberde, yalnızca Hamas'ın değil Filistin tarafından yapılan her açıklamanın "ertelendiği veya hiç yayınlanmadığı" kaydedildi.
CNN çalışanlarından biri, kuruluşun haberlerinde İsrail ordusunun sorumluluğunu "azaltacak" şekilde edilgen dil kullandığını da aktardı.
Öte yandan, çalışanlar, CNN'de ağırlıklı olarak İsrail yanlılarının ve yetkililerinin röportajlarına baskın biçimde yer verildiğini ifade etti.
İsrail'in "bebeklerin kafası kesildi" iddialarına taraf oldu
Bir CNN sözcüsünün "Gazetecilerimizden herhangi birisinin İsrailli yetkililere diğer yetkililerden farklı davrandığı fikrini kesinlikle reddediyoruz." açıklamasına yer veren The Guardian, CNN'de haber sunucusu Sara Sidner'ın "Hamas'ın bebeklerin kafasını kestiği yönündeki İsrail iddialarına" ilişkin haberinin tepki toplamasını hatırlattı.
Sidner'in, programında konuştuğu Kudüs'teki CNN muhabiri Hadas Gold'a bu iddiaların barışı imkansız hale getirdiğini söylemesi üzerine Gold da "Bu tür vahşetleri yapan insanlarla nasıl uğraşabilirsiniz ki?" şeklinde cevap vermişti.
Gold, iddialar hakkında "elinde videolar olduğunu" öne sürmüştü. Guardian'ın haberinde, CNN'in elinde bu tür bir video bulunmadığına da işaret edildi.
CNN çalışanları, programdaki açıklamaların, İsrail hükümetinin anlatımını aktardığına ancak haberin tarafsız olması gerektiğine dikkati çekti.
Haberde, Gazze Şeridi sınırında yer alan Kfar Aza beldesine giden İsrailli gazetecilerin bu suça ilişkin herhangi bir kanıt görmediklerine ve askeri yetkililerin de bu konudan hiç bahsetmediklerine işaret edildi.
CNN'in başkan yardımcısı ve kıdemli yayın direktörü Tim Langmaid ise ABD Başkanı Joe Biden'ın baş kesme fotoğraflarını gördüğüne dair iddialarının "İsrail hükümetinin söylemlerini desteklediğine" dair çalışanlarına talimat gönderdiği ifade edilen haberde, Langmaid'ın talimatında "Hamas saldırılarının ve savaşın vahşetini öğrendikçe haberleştirmek önemlidir." ifadesi yer aldı.
CNN çalışanları, İsrail ordusunun "kabarık sicile sahip olması nedeniyle kıdemli editörlerin bu konuya (baş kesme fotoğraflarına) daha temkinli yaklaşması" gerektiğine işaret etti.
Haberde, CNN'in "İsrailli yetkililerin iddialarını geri çekmesini haberleştirdiği" belirtilirken, CNN çalışanları "İsrail hükümetine atfedilen meşhur 'kafası kesilmiş bebekler' iddiası, Beyaz Saray'ın (Başkan Joe) Biden'ın var olmayan fotoğrafları gördüğü yönündeki açıklamasından geri adım atmasından sonra bile yaklaşık 18 saat boyunca yayında kaldı. CNN'in ne fotoğraflı kanıtlara erişimi ne de bu iddiaları bağımsız olarak doğrulama imkanı vardı." dedi.
CNN çalışanları, Orta Doğu'dan uzun süredir haber yapan muhabir Jomana Karadsheh gibi bazı isimlerin CNN'in getirdiği kısıtlamalara karşı çıktığını belirtti.
Bir CNN sözcüsü ise taraflı haber yaptıklarına ilişkin iddiaları reddetti.
"Avrupalılar yerine Arapların hayatı yutulması daha kolay hap"
Bazı CNN çalışanları, Rusya-Ukrayna Savaşına ilişkin yapılan haberlerin Kiev yönetimini destekler nitelikte olması nedeniyle kanalın editoryal standartlarının gevşediğini; bunun, özellikle İsrail'in Filistin'e saldırıları hakkında yapılan haberler konusunda "tehlikeli bir emsal" teşkil ettiğini dile getirdi.
CNN personeli, "Ukrayna ile ilgili haber yaparken editöryal standartlarımız ve dürüstlüğümüz konusunda gösterdiğimiz kayıtsızlık, bize olumsuz geri döndü. Ancak, bu kez riskler daha fazla ve sonuçları çok daha ağır. Avrupalılar yerine Arapların hayatı söz konusu olduğunda gazetecilerin kayıtsızlığı dünya için yutulması daha kolay bir hap haline geliyor." değerlendirmesinde bulundu.
CNN kaynakları, "İsrail ordusuna bağlı olmamız ve ordu tarafından sansürlenen haberler yapmamız sorun değil ama istesek de istemesek de Gazze'de oyların çoğunluğunu kazanan örgütle konuşamıyoruz. CNN izleyicilerinin, bu hikayedeki merkezi bir oyuncudan haber almaları engelleniyor." şeklinde konuştu.
Kaynaklar, "Yaptıklarından hoşlanmadığımız için biriyle konuşmayacağımızı söylemek gazetecilik değildir. CNN, yıllar boyunca pek çok teröristle ve ABD'nin düşmanlarıyla konuştu. Muammer Kaddafi ile röportaj yaptık. Usame bin Ladin'le bile röportaj yaptık. Peki bu kez farklı olan ne?" ifadelerini kullandı.
İsrail'in yayın kuruluşları üzerindeki "baskısı" geçmişe uzanıyor
The Guardian'ın haberinde, İsrail hükümetinin yıllardır basın kuruluşları üzerinde baskı kurmaya çalıştığına da yer verildi.
CNN'in kurucusu Ted Turner, 2002'de The Guardian'a verdiği demeçte, İsrail'in Filistinlilere karşı "terör uyguladığını" söylediğinde birçok eleştiriye maruz kalmıştı.
CNN televizyonunun genel müdürü Walter Isaacson o dönemde Turner'ı kınamak için İsrail televizyonuna çıkmıştı.
CNN'in şu anki Üst Yöneticisi Thompson, yaklaşık 20 yıl önce BBC'in genel müdürü olduğu dönemde de İsrail ile birkaç kere karşı karşıya gelmişti.
BBC'nin 2005'te İsrail'in nükleer sırlarını dünyaya açıklayan Mordechai Vanunu ile röportaj yapması kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştı.
İsrailli yetkililerin Vanunu'nun röportaj vermesini yasaklamasına rağmen BBC'nin Vanunu ile konuştuğu görüntüler yayınlandığında, yetkililer, BBC'nin Kudüs ofisinin yönetici vekili Simon Wilson'ı görevden alarak tepki göstermişti.
Thompson bu olaylar üzerine Kudüs'ü ziyaret ederek, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron ile görüşmüştü.
Şaron ile görüşmesinden birkaç gün sonra İsrail hükümetince "antisemitizmle" suçlanan BBC'nin Kudüs muhabiri Orla Guerin'in bölgeden ayrılacağı duyurulmuştu.
O dönemde Thompson'ın ofisi "İsrail'in baskısı altında hareket ettiğini reddetmiş ve Guerin'in normalden daha uzun süren görevini tamamladığını" açıklamıştı.