Tablolarıyla Filistin halkının tarihi mücadelesini tasvir eden 77 yaşındaki ünlü ressam, heykeltıraş, yazar ve karikatürist Mansur, 1970'li yıllarda başladığı sanat yolculuğunu ve öne çıkan eserlerini AA muhabirine anlattı.

Batı Şeria’nın Ramallah kentindeki Birzeit kasabasında 1947’de dünyaya gelen Mansur, yarım yüzyılı aşkın süredir Filistinlilerin direnişini resimlerine yansıttığını belirterek, şunları aktardı:

"Sanatımla Filistinlilerin topraklarına ne kadar değer verdiklerini, ona nasıl sahip çıktıklarını ve bu toprakların güzelliği hakkında şiirler söylediklerini göstermek istiyorum. Manzaranın, toprağın güzelliğini ve bunun yanı sıra çok adaletsiz durumda yaşadığımızı da göstermek istiyorum. Mesajım tüm insanlara değil, Filistinlilere, özellikle de Filistin'i hiç görmemiş olan yurt dışında yaşayan insanlara. Onlara mesajım şu 'Filistin'i unutmayın, Filistin çok güzel.' Sanatım nefret değil, güzellik ve sevgi mesajları içeriyor."

Mansur, gençlik yıllarının Altı Gün Savaşları’na denk geldiğini vurgulayarak, eserlerinde genellikle yaşadıkları çatışmalara ve baskılara dikkat çektiğini ifade etti.

Çalışmalarında Filistin kültüründen, tarihinden ve geleneğinden türetilen sembolleri kullandığını aktaran Mansur, Filistinlilerin topraklarına olan bağlılığının kendisine büyük ilham kaynağı olduğuna vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı:

"Herkes toprak için savaşıyor. Toprak benim ana ilham kaynağım. Ben bir köylüyüm. Köyde doğdum ve toprağı, toprakta çalışmayı ve köyde yaşamayı deneyimledim. Bu yüzden bence çocukluk anıları, insanlar köyden ayrılsa bile her zaman onlarla birlikte kalıyor. Sanırım hayal gücümü ve ilhamımı bu anılardan alıyorum. Ayrıca Kudüs'e gittiğimde insanları görüyorum, sırtlarındaki yük çok büyük ama bunu hiç sorun etmeden taşıyorlar. Bu bana ilham veriyor."

Mansur, sanatı bir direniş biçimi olarak gördüğünü belirterek, "Asıl mesele Filistin halkını yeniden insanlaştırmak çünkü İsrailliler ve Batı bizi insanlıktan çıkarmak için çok uğraşıyor. Sanatçılar ve kültürle uğraşan insanlar olarak Filistin halkını yeniden insanlaştırmak görevimiz. Ama tabii ki sanatımı yaparken tüm bu karmaşıklıkları düşünmüyorum. Sadece yapmaktan hoşlandığım şeyi yapıyorum." diye konuştu.

"Eğer Filistinliyseniz sadece var olduğunuz için bile bir problemsiniz"

"Kudüs, Filistin'in sembolü, Kubbet-üs Sahra da Kudüs'ün sembolüdür." diyen Mansur, bu fikri yansıttığı "The Camel of Hardships" (Güçlüklerin Devesi) adlı ilk siyasi mesajlar içeren tablosunu 1973'te yaptığını söyleyerek, şöyle devam etti:

"Çok belirgin siyasi anlamları olan ilk tablom Kudüs'ü sırtında taşıyan yaşlı adamdı. ABD ve pek çok ülkede yaşayan geniş bir ailem var bu yüzden fark ettim ki Filistin dışında yaşayan herkesin tüm siyasi baskılardan uzak olduğu sanılıyor ama hayır nerede olursa olsun Filistin'i sırtında taşıyorlar. Eğer Filistinliyseniz, sadece var olduğunuz için bile bir problemsiniz. Bu yüzden yurt dışında yaşayan hatta burada (Kudüs) yaşayan Filistinlilerle ilgili bu gerçeği göstermek istedim."

Mansur, 1989 tarihli "Rituals Under Occupation" (İşgal Altındaki Ritüeller) adlı eserinde, bir grup kimsesiz insanı üzeri Filistin bayrağı ile kaplı ve ufka uzanan bir haç taşırken resmettiğini belirterek, şunları kaydetti:

İşgalci İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda 6 Filistinli şehit oldu İşgalci İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda 6 Filistinli şehit oldu

"İlhamımı Kudüs'teki Eski Şehir'de yaşayan bir Filistinli yargıçtan aldım. Yargıcın yürüyemeyen bir oğlu vardı. Her sabah oğlunu kliniğe taşır, akşamları da sırtında geri getirirdi. Onunla konuştuğumda bana dünyadaki herkesin kendi çilesi olduğunu, Filistin halkının ise hepsinden büyük keder taşıdığını söyledi.

Bu fikri ondan aldım. Filistinli kimliği bizim için büyük bir yük. Varoluşumuz bir sorun. Bayrak da zamanla Filistin kimliğinin en önemli imgelerinden biri haline geldi. Tablodaki bayrak Filistin kimliğini temsil ediyor ve sonsuza uzanıyor, sonunu göremiyoruz."

En fazla kullandığı imgelerden birinin zeytin ağacı olduğuna işaret eden Mansur, 2021'de yaptığı "From the River to the Sea" (Nehirden Denize) adlı eserine dikkati çekerek, "Bu resimde bir ağaç yaptım. Yarısı portakal, yarısı ise zeytin ağacı. Zeytin ağacı, 1967'de işgal edilen toprakları, portakal ağacı ise 1948'de işgal edilen toprakları sembolize ediyor." dedi.

Mansur, eserde sadece İsrail işgaline değil, zeytin ağacının dayanıklılığına da vurgu yaptığını ifade ederek, "Zeytin ağacı çok zorlu yerlerde, dağlarda ve susuz yaşayabilir. Kökleri toprağın içine doğru çok uzundur. Bu, azmi sembolize ediyor. Toprağı tutma ve pes etmeme duygusunu sembolize ediyor. Bence Filistinliler çok küçük şeylerle yaşayabilir. Yaşamak için çok fazla şeye ihtiyacımız yok. Bence Filistinliler de zeytin ağacı gibi pes etmek nedir bilmiyor." görüşünü paylaştı.

Tablolarında İsrail işgalini dikenli tellerle vurgulayan Mansur, "Dikenli teller işgali ve aynı zamanda yerleşimleri sembolize ediyor, çünkü her yerleşim yerinde bu dikenli telleri görüyorsunuz. Dolayısıyla Filistinliler için dikenli tel ya bir yerleşim yeri ya da askeri üs gibi bir şey ve işgali sembolize ediyor. O bölgelere yaklaşmanızı yasaklamak istiyorlar." diye konuştu.

Mansur, eserlerinde yoğun olarak kadın figürü de kullandığını belirterek, kadının vatanı ve yuvayı temsil ettiğini söyledi.

Bir sanatçı olarak her zaman umut dolu olmadığını da sözlerine ekleyen Mansur, 2018'de bu duyguları yansıttığı "Temporary Escape" (Geçici Kaçış) adlı eserine atıfta bulunarak şöyle devam etti:

"Bazen kendimi çok ama çok depresif ve umutsuz hissediyorum. Bu resmi de kendimi çok depresif ve umutsuz hissettiğim bir dönemde yaptım. İşgal altındaki topraklarda yaşadığınızda o kadar çok medya insanının hedefi oluyorsunuz ki, sizi hüsrana uğratmak istiyorlar, sizi içeriden bozmak istiyorlar. Bazen başarılı da oluyorlar ama bir süre sonra uyanıyorsunuz. Ne olursa olsun bu, girmeniz gereken bir savaş."

Sanatın Filistin direnişi üzerindeki etkisine de değinen Mansur, sözlerini şöyle noktaladı:

"Sanatçı duygularına gerçekten sadıksa etkili olabilir ve Filistin mücadelesinde büyük rol oynayabilir. Bazı sanatçılar bunu sadece yapmak zorunda oldukları için yapıyor bu yüzden de kimseyi etkilemiyor. Sanatım şimdiye kadar etkili oldu çünkü yapmaktan hoşlandığım şeyi yapıyorum.

Kalbimden geliyor. Kalbinizden gelmesi yeterli değil. Halkınızın kültürüne de aidiyet hissetmeniz gerekiyor. Hatta aidiyet hissetmek de yeterli değil bunun üzerinde çalışmanız gerekiyor. Sanatınızı bu kültür üzerinden ifade etmek istiyorsanız bu kültürü çok iyi bilmeniz gerekiyor."

Editör: Islamist Agenda