Ayhan, 15 Mart Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü dolayısıyla Batı'da göç hareketleriyle artan Müslüman karşıtlığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Batılı devletlerin 1990'lardan beri devam eden Müslüman ülkeleri işgali sonrası oluşan siyasi ortamın küresel anlamda Müslüman karşıtlığı fikrinin yükselmesine neden olduğunu belirten Ayhan, "Özellikle 2003'te ABD'nin Irak'ı işgaliyle derinleşen kırılma diğer Müslüman ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerine göz dikilmesi sonrası oluşan kriz dönemi Avrupa'da İslamofobinin ortaya çıkması ve yükselmesinde etkili oldu." diye konuştu.
Ayhan, başta ABD olmak üzere Avrupa'nın işgal ettiği Müslüman ülkeleri ekonomik ve güvenlik anlamında istikrarsızlaştırdığını kaydederek, ülkesi işgal altında olan Müslüman coğrafyalardaki sivillerin çocuklarının ve ailelerinin gelecek kaygısı nedeniyle Avrupa ve ABD'ye göç etmeye başladıklarını ifade etti.
Göç hareketlerinin artmasıyla Batı'daki aşırı sağ eğilimli kişilerin ülkelerine gelen Müslümanlara yönelik nefret suçu işlemeye başladığını dile getiren Ayhan, şöyle devam etti:
"Uluslararası kamuoyunun müdahaleleri sonrası göçe zorlanan insanların sayısı yaklaşık bir milyarı aştı. Bu insanlar Batı'ya gittiklerinde oradakiler, göçmenlerin ellerinden işlerini alacaklarını ya da kendilerini huzursuz edeceklerini düşünüyorlar ve bu da Müslümanlara karşı nefreti doğuruyor. Somali'de ya da Pakistan'da kimseye zararı olmadan yaşayan insanların yurtlarından çıkarılmalarının nedeni de Batı'nın o ülkeleri işgal etmesi. Gelinen noktada bu insanlar kendi topraklarında yaşayamadıkları için daha gelişmiş ülkelere göçüyorlar. Fakat gittikleri ülkelerde sırf Müslüman oldukları için ayrımcılık ve nefret suçlarıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar."
"Hindistan'da devlet eliyle Müslümanlara karşı nefret suçları destekleniyor"
Ayhan, Hindistan'da son yıllarda Müslümanlara yapılan saldırıların arttığından bahsederek, bu saldırıların devlet eliyle teşvik edildiğini ya da suçluların ceza almadığını dile getirdi.
Büyük devletlerin, Müslüman karşıtı saldırıların arttığı Hindistan'a yaptırım uygulayamadığına vurgu yapan Ayhan, "ABD, kendine rakip gördüğü Çin'e ve Asya'daki müttefiki Hindistan'a karşı bir yaptırım uygulamıyor. Hatta bazı konularda hiçbir demokratik kriteri yerine getirmeyen Hindistan'ı pek çok konuda istisna tutarak sorunları görmezden geliyor." diye konuştu.
Ayhan, ABD'nin Hindistan'da devlet eliyle işlenen Müslüman karşıtı saldırılarını görmezden gelmesinin tamamen politik sebeplerden kaynaklandığına işaret ederek, şunları aktardı:
"Müslümanlara karşı Hindistan'da artan sistematik nefret suçları devlet eliyle destekleniyor. Hindistan'ın bu suçları işleyip bir yaptırıma maruz kalmamasının en temel sebebi ABD ve Batı'nın onları arkalaması, şımartması. Hindistan devletinin İslam'a ve Müslümanlara karşı, Keşmir'den başlayarak camileri yakılarak üzerine Hindu mabetleri kurması, Müslümanların dini uygulamalarının yasaklanması ve engellenmesi, Müslümanlara karşı sistematik toplumsal baskı kurulması gibi hukuka aykırı uygulamalar ülkede devam edecek gibi görünüyor. Buna karşı tabii ki öncelikle biz Müslümanların ses çıkarması gerekiyor."
Dünya üzerinde Müslüman karşıtlığı artıyor
Dünyada son yıllarda diğer nefret suçlarının yanı sıra Müslüman karşıtlığının de artış gösterdiğine işaret eden Ayhan, "İslamofobi ve nefret suçları git gide artıyor. Bunun global bir trend olduğunu görüyoruz. Sadece kendi toplumumuzda değil tüm dünyada bu suçlar artış gösteriyor. Önü alınmazsa bu nefret suçları toplu cinayetlere kadar giden bir süreç." şeklinde konuştu.
Ayhan, Kovid-19 salgını ile başlayan ekonomik krizlerin ülkelerin toplumsal dinamiklerini değiştirdiğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:
"Pandemi ile başlayan ekonomik rekabetin getirdiği toplumsal kırılmalar sonrası insanların iş kaygısı yabancıya karşı öfkeye dönüşüyor. Bir de son yıllarda tekrar bir kavimler göçü yaşıyoruz. Coğrafyası yakılıp yıkılmış insanların göç hareketi ister istemez gittikleri ülkeleri etkiliyor. Bugün tüm insanlık olarak İslamofobiye karşı durmadığımız kertede yarın insanlığın başka bir unsuru hedef haline gelebilir. Bu da tüm dünyayı hızla içinden çıkılmaz bir yola sürükleyecektir."
ICYF olarak üye devletlerle İslamofobi ile mücadele için farkındalık çalışmaları yaptıklarını bildiren Ayhan, özellikle Batı'da gençleri hedef alan Müslüman karşıtı saldırılarla karşılaşıldığında nasıl tepki verileceği hakkında eğitim çalışmaları düzenlediklerini anlattı.
Ayhan, Müslüman karşıtlığıyla küresel mücadele ağı kurmaya çalıştıklarını kaydederek, sözlerini "Raporlarla meseleyi gündeme getirmeye çalışıyoruz. 2021-2022'de yaptığımız ve ikincisini 2024-2025'de hazırlayacağımız akademik araştırmalarda tüm dünyadaki gençlerin İslamofobi ve nefret suçlarına bakışının ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz." şeklinde tamamladı.
Avrupa İslamofobi Raporu 2022
Türk-Alman Üniversitesinden Doç. Dr. Enes Bayraklı ile Georgetown Üniversitesinden Doç. Dr. Farid Hafez'in editörlüğünde Mart 2022'de yayımlanan Avrupa İslamofobi Raporu'nda bazı Avrupa ülkelerinde, 2022'de Müslüman karşıtlığının kurumsallaşmasına katkı sağlayacak adımlar atıldığı bildirilmişti.
Raporda 23 Avrupa ülkesindeki siyasetçilerin ve medyanın Müslüman karşıtı söylemleri, Müslümanlara ve Müslüman kurumlarına yönelik saldırılar ile kurumlardaki Müslüman karşıtlığına ilişkin detaylı incelemeler yer almıştı.
Ayrıca raporda, Müslüman karşıtlığıyla mücadele için somut politika önerileri de sıralanmıştı. Avrupa Konseyi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tavsiyelerinin dikkate alınmasının gerektiği ifade edilen tavsiyeler listesinde bunların Avrupa Birliği (AB) üye devletlerinin çeşitli ulusal eylem planlarına dahil edilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştı.
AB Temel Haklar Ajansının (FRA) ve diğer AB kurumlarının ortaya koyduğu bulguların ciddiye alınması tavsiye edilen raporda, terörle mücadele mevzuatının, Avrupa'daki Müslüman toplumlara verdiği zararın kabul edilmesi gerektiğine işaret edilmişti.