Islamist Agenda İmtiyaz sahibi, Araştırmacı-Yazar Ensar Çalışkan İsrail-Filistin savaşını değerlendirdi. Aksa Tufanı’nın ikinci haftasını geride bıraktık ve artık bazı hususları daha açık konuşmanın zamanı geldi. Maalesef Kassam Tugayları bu savaşta da Selahaddin Eyyubi’nin Fatimiler üzerinden yaşadığı ihanetin bir benzerini İran üzerinden yaşadı. Zira fırtınanın işgal altındaki topraklarının tam merkezine, Ofakim’e ulaştığı günlerde Rafizi örgütlerin hiçbirisi savaşa beklendiği ölçüde dahil olmadı. 40 senedir çiğnedikleri “İsrail’i haritadan sileriz” sakızı ağızlarında keçeye döndüğü halde bir kez daha kendilerince ulvi bir “maslahat” gereğince beklemeyi seçtiler. Oysa konu Halep’teki Sünni muhaliflerin öldürülmesi olunca hiç beklememişlerdi. Humus’un Sünnilerine 2013 Nisan’ında attıkları binlerce roketin daha yüzde birini dahi İsrail’in elindeki kentlere atmadılar. Zira Sünnilere karşı duydukları öfkenin bir benzerini Siyonistlere karşı duymuyorlar. Verdikleri savaşların hiçbirisini de İsrail’e zarar vermek maksadıyla girmediler. Ya ulusal kaygılarla ya da mezhepsel endişelerle aslında İran’ın tahakkümünü güçlendirmek adına girdiler bütün savaşlara. Suriye’de savaşırken dahi muhaliflerin İsrail’e hizmet ettiğini ve İsrail’in düşürülmesi için Esed rejiminin kalması gerektiğini savunan beyin fukaraları hala yaşıyorlar. Gazze’deki bir avuç mücahid sağlam itikatları ve sarsılmaz cesaretleriyle İsrail’i uluslararası sistemde rezil ettiler. Yıllardır Sünnilere yürüttükleri aşağılık savaşa binlerce üyesini her yoldan sevk eden Hizbullah örgütü bu kez pek bir temkinli.