İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Abdullah Ma'rouf Omar, İsrail güçlerinin 14 Mart'ta işgal altındaki Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'nın kapılarından bazılarına sabit platformlar ve demir bariyerler yerleştirdiğini belirterek, "İsrail güçleri Mescid-i Aksa'nın kapılarına koyduğu demir bariyerlerle, Müslümanların mabetlerine girdiği kapılardaki alanı daraltmak ve kapıları işgal polisinin kontrolü altına alarak genel statükoyu değiştirmek istiyor. Asıl tehlikeli olan bu." dedi.
Ramazan ayının ilk cuma gününde Mescid-i Aksa'nın Kral Faysal, Gavanime ve Hadid kapılarının dış kısmına "demir kafes" şeklinde askeri bariyer yerleştirildiğini aktaran Omar, Kudüs halkının buna şaşırdığını kaydetti.
Omar, bu kapıların Mescid-i Aksa'nın ana kapıları olmadığına dikkati çekerek, "İsrail güçleri Mescid-i Aksa'nın kapılarına koyduğu demir bariyerlerle, Müslümanların mabetlerine girdiği kapılardaki alanı daraltmak ve kapıları işgal polisinin kontrolü altına alarak genel statükoyu değiştirmek istiyor. Asıl tehlikeli olan bu." dedi.
Katil İsrail güçlerinin 2017'de de Mescid-i Aksa'nın Esbat Kapısı'na koyduğu elektronik kapılarla benzer girişimde bulunduğunu aktaran Omar, "Kapıya ibadete gelenleri tamamen aramak için elektronik kapılar yerleştirilmişti. Bu da o dönem Esbat Kapısı olaylarının başlamasına yol açmıştı. Olaylar, elektronik kapıların kaldırılması ve tamamen kapatmak istedikleri Hutta Kapısı başta olmak üzere Mescid-i Aksa'nın kapılarının yeniden açılmasıyla sonuçlanmıştı." ifadesini kullandı.
Omar, Mescid-i Aksa'nın kapılarına yerleştirilen demir platform ve bariyerlerin Müslümanların tepkisini ölçmek amacıyla yerleştirildiğine işaret ederek, bu duruma yeterli tepki gelmezse Aksa'nın tüm kapılarında benzer uygulamanın yapılacağı görüşünü paylaştı.
"Demir kafesler" polis merkezlerine dönüştürülebilir
Yaklaşık 3 yıl önce Şam Kapısı'na da benzer bariyerlerin yerleştirildiğini ve dile getiren Omar, şöyle devam etti:
"Yakın dönemde yaşananlar endişelerimizi haklı çıkarıyor. Yaklaşık 3 yıl önce Şam Kapısı'na yerleştirilen bariyerlerin geçici ve yalnızca olayları kontrol etmeye yönelik olduğu iddia edilmişti. Bu kafesler, Şam Kapısı önünde Müslümanların tutuklandığı ve işkenceye maruz kaldığı daimi polis karakollarına dönüştü. Mescid-i Aksa'da da tam olarak bunun yaşanmasından korkuyoruz."
Omar, bu uygulamalarla Mescid-i Aksa'nın "bölünmesinden ve işgal güçlerinin kalıcı varlık elde etmesinden" endişe duyduklarını ifade ederek, Müslüman devletler ve uluslararası kuruluşlara bu konuda harekete geçme çağrısında bulundu.
Katil İsrail, 14 Mart'ta işgal altındaki Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'nın Kral Faysal, Gavanime ve Hadid kapılarına polisler için etrafı demir korkuluklarla çevrili sabit platformlar kurmuş ve girişlerin her iki tarafına demir bariyerler yerleştirmişti.
İşgalci İsrail polisi yaptığı açıklamada, "Mescid-i Aksa'nın kapılarında bekleyen polisler için yapıldığını ve Aksa'ya namaz kılmaya gelenlerin engellenmesi için konulmadığını" savunmuştu. Polis Aksa'nın kapısına yerleştirilen sabit platformların içinde polislerin beklediği fotoğraflar yayımlamıştı.
Ürdün ve Filistin dışişleri bakanlıkları yaptıkları açıklamalarla uygulamaya tepki göstermişti.
Mescid-i Aksa'ya ilişkin statüko
Ürdün, 1994'te İsrail'le imzaladığı Vadi Araba Anlaşması uyarınca Kudüs'teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor. Yine 2013'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre, Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı da Ürdün'e verildi. Anlaşmaya göre Mescid-i Aksa; Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.
Mescid-i Aksa'nın da içinde bulunduğu Kudüs'ü 1967'den itibaren işgal altında tutan İsrail, Mescid-i Aksa ve Eski Şehir'deki diğer dinlerin kutsal mekanlarına ilişkin statükoyu ihlal etmekle suçlanıyor.