Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi Filistin Ofisi Özel Temsilcisi Maryse Guimond, 18 Ocak'ta "Gazze'de bir milyon kadın ve genç kız savaşın en ağır yükünü taşıyor." açıklamasında bulundu.
Gazzeli kadınların korku ve yakınlarının kaybıyla yaşadığını vurgulayan Guimond, "Gazzeli kadınlar açlık, yorgunluk ve hastalıklara rağmen ailelerini bir arada tutuyor." ifadesini kullandı.
İnsan hakları konusunda uzman kişiler, Filistinli kadınlar hakkında işlenen suçları tanımlamak için "kadın soykırımı" kavramının kullanılmasını önerdi.
BM Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Rim es-Salim, bu kavramın kullanılmasını destekledi ve "İsrail'in Filistinli kadınlara yönelik saldırıları sistematik soykırım stratejisinin bir parçasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Salim, AA muhabirine 29 Ocak'ta yaptığı açıklamada, "Sırf Filistinli ve kadın oldukları için öldürülmeleri, savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil ediyor. Kadınların öldürülmesi ve üreme sağlığına yönelik şiddet, bir soykırım aracı olarak kullanılıyor." ifadesini kullandı.
İsrail ordusunun Gazze'ye 471 gün sürdürdüğü saldırılarında, 12 bin 300'den fazla kadın hayatını, yaklaşık 14 bin kadın da eşini kaybetti.
"Kıtlık zamanında çocuklarımla günlerce yiyeceksiz kaldım"
Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Hanun beldesinden Munira Şebbat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Savaşın acıları herkes için, özellikle de savaş sırasında ağır yükler taşıyan kadınlar için iki kat fazlaydı." dedi.
Şebbat, hayattaki desteği, ailesinin güvence ve tek geçim kaynağı olan eşini İsrail ordusunun Kasım 2023'te düzenlediği saldırıda kaybettiğini ve iki çocuğuna baktığını aktardı.
Filistinli kadın, İsrail'in Gazze'ye saldırılarının başlamasından bu yana yerinden edilerek bir okula yerleştirildiğini, Beyt Hanun'daki evlerini kaybettiklerini belirterek zorlu bir mücadele verdiğini anlattı.
Gazzeli Şebbat, "Su kuyruklarında beklemek zorunda kaldım, bir paket ekmek alabilmek için 7 ekmek kuyruğunda bekledim. Kıtlık zamanında çocuklarımla günlerce yiyeceksiz kaldım." dedi.
Yakın çevresinin Gazze'nin güneyine göç ettiğini paylaşan Şebbat, "Ancak kocam yerinden edilmeyi kabul etmedi ve kuzeyde kalmakta kararlıydı. Ben de onun şehadetinden sonra burada kalmayı tercih ettim." ifadesini kullandı.
"Savaş sırasında annelik tam anlamıyla bir trajedidir"
Gazze kentinin doğusundaki et-Tuffah Mahallesi sakinlerinden 7 çocuk annesi İman el-Gazali de İsrail saldırılarında katlandığı zorluklara ilişkin, "Kıtlık günlerinde çocuklarımdan biri benden ne zaman yemek istese acı çekiyordum ve açılıklarını giderecek hiçbir şey bulamıyordum. Savaş sırasında annelik tam anlamıyla bir trajedidir. Bu acımasız savaştan en çok biz kadınlar etkilendik. Hayatımız boyunca alışık olmadığımız yükleri taşıdık." şeklinde konuştu.
Filistinli kadın en büyük kızı Rim'in ilk çocuğunu İsrail saldırılarının başlamasından 6 ay sonra, hayat ve sağlık şartlarının son derece kötüleştiği, açlığın yaşandığı bir dönemde dünyaya getirdiğini söyledi.
O dönem bebek bezi ve mamasının bulunmadığını hatırlatan Gazali, yeni doğum yapan kızına da günlük bir öğün yemeği zar zor bulduklarını aktardı.
Mevcut ateşkesin Gazze'deki saldırıların bitmesinin başlangıcı olmasını umduğunu dile getiren Gazali, Gazze halkının ve en başta saldırılardan en çok etkilenen kadınların psikolojik durumlarının iyileştirilmesi için çalışılması gerektiğini ifade etti.
"Hayat çok acımasız"
Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kentine göçe zorlanan Vefa Şuluf da İsrail saldırıları sürerken çok ağır acılar yaşadıklarını anlatarak. "Su yoktu, yemek pişirmek için ateş yakmak her gün karşılaştığımız bir zorluktu ve aşevlerinde bile yemek bulmakta zorlanıyorduk, o yemeği alabilmek için de büyük uğraşlar veriyorduk. Yerinden edilenlerin kaldığı kamplarda, bir paket ekmek veya bir bidon su almak için saatlerce kuyrukta beklemek zorunda kalsa bile ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan başlıca sorumlu olanlar kadınlardı." diye konuştu.
İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü 15 ay boyunca yerinden edilen Umm Semih Devlet de göçe zorlanmanın sıkıntısını "biriken endişeler ve zorluklar" olarak niteledi.
Yaşadıklarının yorgunluğu yüzüne yansıyan Umm Semih, kocasının hastalığı ve 5 çocuğunun bakımının yanı sıra gıda güvenliği ve içme suyunun olmamasının hayatı, neredeyse yaşanması imkansız hale getirdiğini söyledi.
Umm Semih, yardımlarla geçinebildiklerine dikkati çekerek, ateşkesin ardından aşevlerinden yemek gelmemesi durumunda çocuklarına yiyecek bulamayacağına vurgu yaptı.
Filistinli kadın, "Hayat çok acımasız, soğuk bizi öldürüyor ve ısınmanın tek yolu birbirimize sarılmamız. Ancak vücut ısısını koruyacak bir örtü olmadan bunun da hiçbir faydası yok." dedi.