İsrail ordusunun, 7 Nisan'da Han Yunus kentinde Nasır Hastanesi yakınında gazetecilerin kaldığı çadıra düzenlediği saldırıda, gazeteci Hilmi el-Fakavi yanarak şehit olurken, saldırıda yaralanan Ahmed Mansur ise 8 Nisan'da şehit oldu. Gazze'deki hükümet 8 Nisan'da yaptığı açıklamada, son saldırıyla birlikte 7 Ekim'den bu yana ölen gazeteci sayısının 211 olduğunu duyurdu.
Saldırıda yaralanan ve tedavi alınan diğer gazetecilerden 2'si yaşadıklarını ve mesajlarını AA aracılığıyla anlattı.
"Saldırı deprem gibiydi"
Refah kenti sakinlerinden AA serbest foto muhabiri Abdullah el-Attar (27), 7 Nisan gece yarısı Han Yunus merkezinde Naffar ailesine yönelik saldırıdan görüntü almaya gittiğini sonra da çadıra geri döndüğünü söyledi.
İşini bitirdikten sonra şarj olması için telefonu yanına alan ve sonra da uzanan Attar, olayın şiddetini şöyle ifade etti:
"Ses duymadık. Deprem gibi bir şey oldu. Karnım, yüzüm ve kulaklarımda bir şeyin patladığını hissettim. Yanımda 8 kişi vardı. Arkadaşlara yaralandığımı söyledim ama onlar şaka yaptığımı sandı. Çadırın kapısının olduğu yere kadar sürünerek gittim, sonra ayağa kalktım ama devam edemedim ve sırt üstü yere düştüm. Karnımdan aldığım yara her yeri kana buladı. Sağ ve sol ayağım da yaralandı. Karaciğerime 2 şarapnel saplandı ve hala ordalar."
Konuşurken çektiği acı yüzüne yansıyan Attar, hastaneye kaldırıldığında 4 saat bilincinin kapandığını, 3 gündür sadece çorba ve serumla beslendiğini ve karaciğerinden yaralanmış olması nedeniyle durumunun ciddi olduğunu dile getirdi.
"Gazetecilerin elinden kalem ve kamera düşmeyecek"
Gazetecilerin, elektrik ve internet ihtiyacından ötürü hastaneler dışında kalacak yerleri olmadığını söyleyen Attar, Han Yunus'ta Nasır, Deyr el-Belah'ta Aksa Şehitleri ve Gazze kentinde Ehli Baptist hastanelerinde kaldıklarını ifade etti.
Gazetecilerin doğrudan hedef alındığını ve şu ana kadar 210'u aşkın meslektaşının hayatını kaybettiğini hatırlatan Attar, "Filistin halkının, özellikle de gazetecilerin, mesajı bellidir; İsrail ne yaparsa yapsın, kalemi ve kamerayı elimizden bırakmayacağız ve dünyaya mesajımızı göndermeye devam edeceğiz. Kaldığımız çadırı onaracak ve eskiden olduğu yine orada göreve devam edeceğiz. İsrail bizi durduramayacak." dedi.
"Filistinliler bir işe başladı mı sonunu getirir"
Yerli ve yabancı ajanslar adına çalışan ve söz konusu saldırıda yaralanan bir diğer gazeteci Macid Ikdih de gece yarısı 02:15 gibi gazetecilerin kaldığı çadırda güçlü bir patlama sesi duyduğunu söyledi.
Sırtına darbe alan ancak yaralandığının farkına varmayan Ikdih, saldırı anını şöyle anlattı:
"Saldırıyı görüntülemek için dışarı çıktım. Yaralı olduğumun farkında değildim. Sonra birden nefesim kesildi. Göğsümde baskı hissettim. Hastaneye kaldırdılar. Orada şarapnelin sırtımdan girip akciğerime isabet ettiği ortaya çıktı."
"Bizim suçumuz yok. Dünyaya silah değil haber yayıyoruz, Filistin meselesini yayıyoruz. Filistin meselesi nükleer bomba mı oldu. Maalesef, Filistinli gazetecilerin koruması yok. Yeleklerimiz bile bizi korumuyor. Gazetecilerin kaldığı çadırın kasten hedef alınmasıyla Gazze'deki gerçekler örtbas edilmeye çalışılıyor." diyerek serzenişte bulunan Ikdih, "Filistinliler bir işe başladığında sonunu muhakkak getirir. Ben de bir gazeteci olarak görevime devam edeceğim ve arkadaşlarıma da devam edin diyeceğim." ifadelerini kullandı.