Dosya

Mücahide Şule Yüksel Şenler kimdir?

Ailesi aslen Kıbrıslı olan Şule Yüksel Şenler, babasının memuriyeti dolayısıyla bulundukları Kayseri’de 1938 yılında 6 kardeşin üçüncüsü olarak dünyaya geldi.

Şule Yüksel altı yaşındayken İstanbul’a taşındılar. Kız Eğitim Enstitüsü Ortaokul 2. Sınıfa giderken annesinin hastalığı nedeniyle eğitim hayatını bırakmak durumunda kaldı.

On dört yaşındayken yayın yönetmenliğini Safa Önal’ın yaptığı Yelpaze Dergisi’nde, on beş, on altı yaşlarında Peyami Safa, Gökhan Evliyaoğlu gibi isimlerin yazdığı Haftalık Yeni İstanbul Gazetesi’nde hikayeleri yayınlandı. Yirmi yaşında İffet Halim Oruz’un yayın yönetmeni olduğu “Kadın Gazetesi”nde köşe yazarlığı yaptı.

Said Nursi’nin talebelerinden olan kendisinden üç yaş büyük abisi Özer( Üzeyir) Şenler’in örtünmesi yolundaki  telkin ve tavsiyelerine uzun süre direndi, karşı çıktı ancak abisinin ağır hastalığı esnasında onun ricası üzere gittiği evde katıldığı risale okumalarına iki yıl devam etti. Bu süreçte evde gelişen bir takım olaylar, abisinin evi terk etmesi üzerine iç dünyasında arayışlara girdi ve namaz kılmaya başlayıp, örtünmeye karar verdi.

 25 ocak 1967 tarihli Haftalık Yeni İstiklal Gazetesi’ne gönderdiği “İslam Kadınına Hitap” isimli yazısı gazetenin sahibi M. Şevket Eygi’nin dikkatini çekti ve yazıyı manşetten verdi. Bu yazının yayınlanmasının hemen ardından Türk Kadınlar Birliği, Şule Yüksel Şenler ve gazete yönetimi hakkında laikliğe aykırılıktan suç duyurusunda bulundu. Şule Yüksel Şenler  böylelikle adımını attığı yeni dünyasının ilk düşünce tohumlarını saçarken ilk soruşturması ve ilk mahkemesi ile karşı karşıya kaldı.  Hayatı boyunca peşini bırakmayacak ihbar, soruşma ve duruşmaların ilki olan bu mahkeme kadın-erkek yüzlerce kişi tarafından ilgiyle takip edildi. İkinci duruşmadaki beraat kararının ardından  M.Şevket Eygi’nin kapatılan Haftalık Yeni İstiklal Gazetesi yerine açtığı  günlük yayın yapan Bugün Gazetesi’nde köşe yazarlığı teklifi aldı ve böylelikle yoğun ilgiye mazhar olan günlük gazete yazılarına başladı.

Köşe Yazılarından etkilenen Samsun’dan bir grup imam hatip hocasının Şule Yüksel’i konferansa davet etmesiyle Şule Yüksel Şenler, şehir şehir kasaba kasaba ülkeyi tam 3,5 kez dolaşacağı, tüm Türkiye’de fırtınalar estiren, ardında sayısız dava, duruşma, tutuklanma kararları ve örtünmede açtığı çığıra vesile olan konferanslar serisine böylelikle başlamış oldu.

Şule Yüksel’in, tasarımını kendisinin yaptığı ve “Şık, zarif, modern” sloganıyla sunduğu; altmışların Avrupa modası pardösülerin üzerine tasarladığı başörtüsü modeli ile bütünleştiğinde Müslüman kadın profilini, bir duruşu, bir kimlik ibrazını temsil ediyordu. Dönemin merkez medyasında Şule Yüksel Şenler’in öncülük ettiği bu örtünme tarzı, taşıyıcısını ötekileştirme amaçlı “çarşaf” olarak tanımlanıyordu. Şule Yüksel Şenler’den “çarşafçı konferansçı”, “çarşafçı yazar” diye bahsediyorlardı köşe yazılarında ve haberlerinde. Bu tepkilere rağmen halk arasında “Şulebaş “olarak akım haline geliyor ve tüm Türkiye’de genç kızlar ve hanımlar arasında “Şulebaş” örtünme furyası başlamış oluyordu.  

Günde üç ayrı şehirde konferans veren Şule Yüksel Şenler’in konferansları salonlara sığmayan halkın yoğun talebi üzerine cami minarelerinden sunuluyordu. Çorum konferansında tam 27 cami minaresinin hoparlöründen Şule Yüksel’in konuşması halka sunuluyor, gittiği pek çok şehirde olduğu gibi şehrin meydanı miting alanına dönüyordu.

17 Kasım 1967 Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde verdiği konferans sonrası tüm şehirlerde olduğu gibi Ankara sokaklarında da büyük bir değişimin göze çarpmasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın gazabını üzerine çekmiş, konferanstan altı ay sonra cumhurbaşkanına hitaben yazdığı yazıdan dolayı henüz birkaç aylık evliyken 13 ay 10 gün hapis cezası aldı. Hapse girdikten iki ay sonra Cumhurbaşkanı affetti ancak Şule Yüksel Şenler “Suçlunun suçsuzu affettiği nerde görülmüştür?” diyerek affı kabul etmedi ve cezasını  Bursa Cezaevinde tamamladı.

Kaleme aldığı satış rekorları kıran  romanı Huzur Sokağı Yücel Çakmaklı tarafından “Birleşen Yollar” ismiyle sinemaya uyarlandığında da gişe rekorları kırdı.

Cezaevinden çıktıktan sonra bir grup genç kız ve hanım arkadaşlarıyla kurdukları İdealist Hanımlar Derneği 12 Eylül Askeri Darbesine kadar pek çok alanda faaliyette bulundular.

Sayısız, suç duyurusu, sayısız mahkeme ve savunma… Konferanslarına gerçekleşen bomba tehditleri, protesto yürüyüşleri, evinin kundaklanması, ölüm listelerine alınması hiç ama hiç biri onu yıldıramadı. Ancak başından geçen iki evliliği, pek çok sıkıntıyı göğüslediği özel hayatı ve pek çok hastalıkla inzivaya çekildiği uzun yılların ardından yeniden toparlanma dönemi içine giren Şule Yüksel Şenler 28 Ağustos 2019’da vefat etti. Bu ülke insanı için yapıp ettiklerinden dolayı bir Cumhurbaşkanı tarafından cezaevine gönderilen Şule Yüksel Şenler, yine bu ülke insanı için yapıp ettiklerinden dolayı bir Cumhurbaşkanının omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı.

Her iki evliliğinden de çocuğu bulunmayan Şule Yüksel Şenler geride sayısız manevi evlat bıraktı.