Bu süreçte Gazze’ye 31.000’den fazla hava saldırısı düzenledi ve 26 Ekim’de kara operasyonu başlatıldı. Katil İsrail 6,5 atom bombasına denk 75.000 tondan fazla bomba attı.
Saldırıların başlamasından bu yana 35 bine yakın Filistinli şehit edildi, 80 bine yakın kişi yaralandı ve 8 bine yakın kişi hala kayıp. 300 bine yakın konut ağır hasarlı, 3 kilise ve 514 cami tamamen yıkılmış durumda, 250’ye yakın cami ağır hasarlı, MÖ 1400’e kadar olan 200’den fazla tarihi ve kültürel varlık yıkıldı.
Yeraltı su kuyularının %83'ünün çalışmadığı ve bölgedeki hastanelerin çoğu ise hasar gördüğü ya da kasten yıkıldığı için, altyapı paramparça olmuş durumda. Ayrıca eğitim tesislerindeki büyük hasarlar nedeniyle 625 binden fazla çocuk okula gidememekte.
Sağlık Sistemlerinin Vahim Durumu
Durmak bilmeyen saldırılarda işgalci İsrail ordusu tarafından, Gazze'nin sağlık sistemine ciddi zararlar verildi. Birçok hastanenin doğrudan hedef alınması ve tahrip edilmesi, gerekli tıbbi bakımın sağlanmasını engellemiş ve birçok kişiyi kritik yardımdan mahrum bırakmıştır.
Toplam 36 hastaneden 32’si hizmet dışı kalmış, 380’e yakın kamu kuruluşu ve 130’a yakın ambulans vurulmuş, 300’den fazla sağlık çalışanı alıkonmuştur.
Bu durum sadece insani krizi daha da kötüleştirmekle kalmamış, aynı zamanda tıbbi tesisleri ve personeli koruyan uluslararası insancıl hukukun da ciddi bir ihlalini teşkil etmektedir.
Tıp ve Basın Toplulukları Arasında Kayıplar
Tıp camiası büyük acılar çekmiş, çok sayıda sağlık çalışanı kaos ortamında sağlık hizmeti sunmaya çalışırken 500’e yakını şehit edilmiştir. Sağlık personelinin hedef alınması, çatışma bölgelerinde sağlık çalışanlarının korunmasını öngören Cenevre Sözleşmelerinin ciddi bir ihlalidir.
Benzer şekilde basın da kuşatma altındadır. Adolf Hitler’in Polonya’yı işgaliyle başlayan, 60 milyon insanın öldüğü ve 2820 gün süren 2. Dünya Savaşı’nda 69 gazeteci ölürken, terör örgütü İsrail’in 78 günde öldürdüğü gazeteci sayısı 140’a yaklaştı ve sürekli artıyor.
Bu durum basın özgürlüğüne yönelik açık bir ihlaldir. Gazetecilere yönelik bu saldırı, çatışmanın insani etkilerinin tam olarak anlaşılması için gereken önemli bilgilerin akışını kısıtlamakta ve küresel hesap verebilirliği baltalamaktadır.
Çocukların Durumu ve Açlıkla Mücadele
Çocuklar bu saldırılardandan en ağır şekilde etkilenen gruplar arasında. Yüz binlerce çocuk, temel gıda maddelerine erişim eksikliği nedeniyle açlıkla mücadele ediyor. 7 Ekim’den bu yana 30 çocuk açlıktan şehit oldu.
Dünya Gıda Programı ve diğer yardım kuruluşlarından gelen yardımlar, bu krizi hafifletmek için yeterli olmamakla birlikte, bölgeye sürekli gıda yardımı sağlama çabaları yoğunlaştırılmış, ancak İsrail'in ablukası bu yardımların ulaşmasını güçleştirmiştir. Ablukaya karşın havadan yardımlar gönderilmeye başlanmış, ancak yardım beklerken üzerlerine yardımların düşmesi veya işgalci İsrail’in kasten ateş açması sonucu 500’den fazla kişi şehit edilmiştir.
Uluslararası toplumdan gelen baskılar, bu ablukanın hafifletilmesi ve insani yardımların engelsiz bir şekilde sağlanması yönündedir.
Hedef Alınan Yardım Çalışanları
Gazze Şeridi'nde artan insani kriz ve kıtlık ile mücadele etmek için bölgede faaliyet gösteren yardım çalışanları, İsrail askerlerinin sistematik saldırıları ile karşı karşıya kalıyor. Bugüne kadar 150’den fazla BM çalışanı saldırılarda hayatını kaybetti.
En son bölgede gıda dağıtımı yapan World Central Kitchen'a ait araca hava saldırısı düzenlendi ve saldırıda kuruluşun 7 çalışanı hayatını kaybetti. Kurumdan yapılan açıklamada, tüm yardım operasyonlarının ordu ile koordine gerçekleştirildiği ve yardım çalışanlarının bilinçli hedef alındığı vurgulandı.
Uluslararası Tepkiler ve Hesap Verebilirlik Çağrıları
Dünya genelindeki devletler ve uluslararası kuruluşlar, saldırılarınların yarattığı ağır insan hakları ihlallerine yönelik derin endişelerini dile getiriyor ve dünyanın dört bir yanından sert kınamalar yapılıyor. Ancak İsrail uluslararası hukuk dahil hiçbir şeyi tanımıyor.
Önemli Olaylar
Bu süreçte gerçekleşen önemli olaylar; 17 Ekim’de gerçekleşen El-Ehli Baptist Hastanesi saldırısında 471 şehit edildi, 342 yaralandı. 19 Ekim gerçekleşen Rum Ortodoks Kilisesi saldırısı 20 kişi ölü. 24-30 Kasım gerçekleşen esir takasında 81 İsrail esir, 240 Filistinli esir ile değiştirildi.
29 Aralık’ta Güney Afrika, Gazze Şeridi'nde sürdürdüğü saldırıları nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail'e “soykırım davası” açtı, 11-12 Ocak’ta ilk duruşma Lahey'de görüldü, 26 Ocak’ta UAD, “İsrail, Gazze'de yürüttüğü askeri operasyonları derhal durdurmalı” ihtiyati tedbir kararını aldı. UAD, İsrail’in Gazze sakinlerine yönelik öldürme, saldırı ve yıkımla ilgili her türlü eylemden kaçınması ve soykırımı önlemek için tüm tedbirleri almasına hükmetti.
27 Ocak’ta açlığı ve iftirayı silah olarak kullanan işgalci İsrail, “UNRWA personeli 7 Ekim saldırılarına karıştı” iddialarını ortaya atarak, ABD, Almanya, Avustralya, Finlandiya, Hollanda, İngiltere, İsviçre, İtalya ve Kanada’nın UNRWA'ya yönelik finansal desteğini geçici süreyle askıya almalarının yolunu açtı.
29 Ocak’ta işgalci İsrail ordusu, “çevre felaketi” uyarılarına rağmen Hamas tünellerine deniz suyu basmaya başladı.
30 Ocak’ta İsrail askerleri, Batı Şeria'nın Cenin kentindeki İbni Sina Hastanesine “doktor ve hemşire” kılığında baskın yaparak 3 Filistinliyi şehit etti.
31 Ocak’ta Beyt Lahia'daki Halife Bin Zayed Okulu'nda, elleri ve gözleri bağlanmış, plastik torbalara konularak okul zeminine gömüşmüş 30 Filistinlinin cesedi bulundu.
27 Şubat’ta katil İsrail’in gıdayı silah olarak kullanması nedeniyle açlıktan ölümler başladı. 2 bebek, sıvı kaybı ve yetersiz beslenmeden hayatını kaybetti.
29 Şubat’ta işgalci İsrail ordusu, Gazze’de yardım bekleyen Filistinlilere ateş açtı 112 kişi şehit edildi, 760 kişi yarandı.
21 Nisan’da İsrail ordusunun çekildiği Nasır Hastanesi kompleksinde toplu mezar bulundu ve 283 ceset çıkartıldı.
İleriye Bakmak: Barış ve İnsanlık İçin Bir Çağrı
Geçtiğimiz 200 günü değerlendirirken, uluslararası toplum ateşkes ve tüm sivillerin korunmasını sağlayan ve uluslararası normlara saygı gösteren kalıcı bir barışın tesis edilmesi için çağrıda bulunmaya devam etmektedir.
Derin bir krizin yaşandığı bu dönemde, küresel tepki ve eylemler hayati önemini korumaktadır. Uluslararası toplum sadece acil insani yardım sağlamakla kalmamalı, aynı zamanda Gazze'de insan haklarına ve yaşamın kutsallığına saygı gösterilmesini savunmak için çabalarını yoğunlaştırmalıdır.
Dünya izledikçe, adalet ve barış çağrıları daha da yükselmekte, acılara son verilmesi, istikrar ve insanlık onuruna geri dönülmesi istenmektedir.