BM üyesi olmayan, 193 üyeli kuruluşta "üye olmayan gözlemci devlet" statüsü bulunan Filistin, 2 Nisan'da BM'ye tam üyelik hakkı kazanmak için bir kez daha başvuruda bulundu.
Filistin BM Daimi Gözlemcisi Riyad Mansur, Filistin'in BM'ye tam üyeliği konusunda yeni bir mektup gönderdi.
Mansur, 26 Temmuz 2022'de de Güvenlik Konseyinde, tam üyelik üzerine yaptığı konuşmada, BMGK'nın 23 Aralık 2016'da kabul ettiği 2334 sayılı kararla, Filistin'in toprak bütünlüğünün BM tarafından tanındığını hatırlatmış ve bu doğrultuda tam üyelik statüsünün onaylanmasını istemişti.
Karar, İsrail'in Doğu Kudüs dahil olmak üzere 1967'den beri işgal ettiği Filistin topraklarında yerleşimler kurmasının yasa dışı olduğunu teyit etmiş ve İsrail'i işgal altındaki Filistin topraklarındaki tüm yerleşim faaliyetlerini derhal durdurmaya çağırmıştı.
Filistin'in BM'ye tam üye olabilmesi için önce BM Güvenlik Konseyinin onayı gerekiyor, daha sonra ise BM Genel Kurulunda oylamaya gidiliyor. Bunun için de veto yetkisine sahip ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin'in hiçbirinin itiraz etmemesi koşuluyla Güvenlik Konseyi'ne üye 15 ülkeden 9'unun onayı gerekiyor.
AA muhabirine konuşan uzmanlar, tam üyelik başvurusu talebinin BMGK'ya sevk edilmesini, Filistin-İsrail çatışmasının çözümü konusunda ABD'nin ciddiyetinin ve niyetinin incelenmesi mesabesinde olduğunu belirtti.
Şartlar uygun
Cenin'deki Arap-Amerikan Üniversitesi'nde görev yapan Hukuk ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Raid Ebu Bedeviye, İsrail'in Gazze'ye saldırılarının başladığı 7 Ekim'den bu yana ABD yönetiminden yetkililerin, savaşın sona ermesinin ardından gelecekteki herhangi bir çözümün temeli olarak "iki devletli çözüm" ilkesi ile İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşmesi ve özel güvenlik garantileri alması gerektiğini yineleyen açıklamalarına işaret etti.
Ebu Bedeviye, bu açıklamaların ışığında, Filistin'in tam üyelik talebinin, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının başlamasıyla ortaya çıkan ABD girişimiyle tutarlı olduğunu ifade etti.
ABD'nin, Suudi Arabistan ile normalleşme yoluyla İsrail'in bölgeye entegrasyonu konusunda Gazze'ye yönelik saldırılardan yararlanmaya çalıştığını kaydeden Ebu Bedeviye, bunu da Filistin devletinin açıkça tanınmasıyla değil bu konuda müzakere sürecine girilmesiyle ödenen siyasi bir bedel karşılığında yaptığını belirtti.
Ebu Bedeviye, "Bu noktada Washington'un önünde iki seçenek var. İlki, Filistin devletini tek taraflı olarak tanımak ki bu pek olası bir ihtimal değil. Diğeri ise BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi'nde tanınmanın kabul edilmesi ihtimali." dedi.
Ebu Bedeviye, şunları kaydetti:
"Filistin'in tam üyelik talebinin BMGK'ya sevk edilmesi talebinde bulunmak için şartlar uygun. Bu, Washington'un çatışmayı çözme konusunda ne kadar ciddi olduğu noktasında bir test işlevi görebilir. ABD gerçekten ciddi bir süreç mi istiyor yoksa düşük bir siyasi bedel karşılığında normalleşme sürecini tamamlamamak için siyasi bir manevra mı yapıyor?"
Tam üyelik hakkı talebi için başvuru vaktinin isabetli olduğunu belirten Ebu Bedeviye, Filistin'in tam üyeliğinin, en önemli uluslararası kurumların bazıları tarafından toplu şekilde tanınması anlamına geldiğine ve dünyanın "çatışmanın çözümü için iki devletli çözümü bir öncelik olarak gördüğüne" ilişkin siyasi mesajlar içerdiğine dikkati çekti.
Ebu Bedeviye ayrıca Filistin'in tanınmasının, "ilhak ve Yahudi yerleşimler politikasıyla mücadelede, Filistin halkının korunması konusunda, Gazze'ye yönelik saldırılar sonrasındaki düzenlemeler meselesinde Filistin devletini güçlendireceğini" ifade etti.
"Filistin'e duyulan sempatiyle BM'ye üyelik mümkün"
Siyasi uzman ve araştırmacı Iyad Ebu Zenit, Filistin'in tam üyelik talebinin BMGK'ya iletilmesi fikrini desteklediğini ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sonrasında Filistin davasına duyulan büyük uluslararası sempatiye dikkati çekti.
"Filistin'e duyulan sempatiyle BM'ye üyelik mümkün." diyen Ebu Zenit "bunun siyasi açıdan doğru yönde atılmış bir adım olduğunu ve olumlu bulduğunu" dile getirdi.
Ebu Zenit ayrıca, Filistin'in BM'ye kabulü ve üyeliğinin, uluslararası toplumun Gazze'ye saldırılarını sürdüren İsrail'e yönelik siyasi baskı araçlarından biri olabileceğinin altını çizdi.
Üye olma şansı "çok yüksek"
Yabous Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Süleyman Bişarat da Filistin'in BM'ye tam üye olma şansının "çok yüksek" olduğuna inandığını söyledi.
Bişarat, şöyle konuştu:
"Görünüşe göre ABD kararı destekleyebilir. Bunun birkaç nedeni var. Bunlar arasında en öne çıkanı ise şu: Gazze'ye saldırılar, İsrail-Filistin çatışmasının geleceğine dair bu meselenin ancak uluslararası diplomasi yoluyla çözülebileceğine ilişkin dünya genelinde bir farkındalık ve bilinç oluşturdu. Görünüşe göre dünya, öyle ya da böyle, İsrail'in Filistin topraklarındaki varlığına zarar vermeyecek ya da bu varlığı zayıflatmayacak bir tanıma yolunu açmaya çalışıyor."
İkinci olarak, Bişaarat'a göre, Gazze'ye yönelik saldırılar dünyada bir heyecana, kamuoyu ve halk baskısına neden oldu ve bu durum Batılı politikacılar, onların ülkeleri ve hükümetleri üzerindeki tutumların doğasına yansıdı. Buradan hareketle ülkelerin siyasi tutumu Filistin'e üyelik verilmesi yönünde olabilir.
Üçüncü olarak ise Bişarat, ABD'nin Orta Doğu'daki siyasi nüfuzunu kaybetmekten korktuğunu ve olası BM üyelik kararının kabulü yoluyla Filistinlilere umut vererek yeniden bölgede güç kazanmayı istediğini söyledi.
Filistin'in BM'deki statüsü
BM üyesi olmayan Filistin'in, 193 üyeli kuruluşta "üye olmayan gözlemci devlet" statüsü bulunuyor.
BM Genel Kurulu, 2012'de Filistin'in "gözlemci kuruluş" olan statüsünü "üye olmayan gözlemci devlet" statüsüne yükseltmişti.
Filistin'in BM'ye tam üye olabilmesi için önce BM Güvenlik Konseyinin onayı gerekiyor, daha sonra ise BM Genel Kurulu'nda oylamaya gidiliyor.
Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak bu müracaat, BM Güvenlik Konseyinde gereken desteği alamamıştı.