Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Bayrakcı, AA muhabirine, ABD merkezli sosyal medya platformlarının İsrail-Filistin konusundaki tutumunu değerlendirdi.

Bayrakcı, sosyal medya platformlarını yöneten kişilerin kişisel görüşlerinin şirket politikalarını etkileyebildiğini kaydederek, şunları söyledi:

"Meta şirketinin sahibi Mark Zuckerberg'in ve bu şirkete reklam verenlerin kişisel görüşlerini uygulamış olduğu politikalarda etkin şekilde görebiliyoruz. 7 Ekim'in hemen ardından Facebook'un bir ekip kurarak o bir haftalık süreçte yaklaşık 800 bin içeriği kaldırdığını biliyoruz. X'in sahibi Elon Musk'ın konuya taraf olduğuna dair açık bir beyanı olmasa da İsrail'i ziyaret etmesinden anlaşıldığı üzere bir şekilde İsrail lobisi sosyal medya platformları üzerinde etkin."

Büyük sosyal medya platformlarının birçoğunun ABD merkezli olduğunu ve bunların sansür tartışmalarıyla gündeme geldiğini hatırlatan Bayrakcı, farklı coğrafyalarda merkezi olan sosyal medya platformlarının sayısının arttırılmasının temel bir ihtiyaç haline geldiğini dile getirdi.

Bayrakcı, milyarlarca insanın aktif şekilde kullandığı sosyal medyanın önemli bir propaganda aracı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Gazze olaylarını düşünürsek, İsrail'in sosyal medya platformlarını aktif şekilde kullanarak öncelikle kendi halkını ikna etmeye çalıştığını görüyoruz. Öte yandan bu hikayeleri geniş kitlelere yayarak destek almaya çalıştığını söyleyebiliriz. İsrail hem ulusal hem uluslararası desteği arkasına alarak, dışarıdakilerin de manipüle edilmiş, yanlış verilere erişimini sağlamaya çalışıyor. Burada üzerinde durulması gereken konu bu platformların hem haber kaynağı, hem hikaye anlatısı hem de propaganda aracı olarak rol oynarken bu rolün dengesiz ve eşit olmadan kullanılması. Filistin, Gazze, Hamas, Kassam Tugayları ile ilgili içeriklerin dağıtımı, paylaşımı engellenirken İsrail ya da İsrail yanlısı içerikler yayılıyor. Bunun temel gerekçelerine baktığımızda da hem sosyal medya platformlarının ABD merkezli olması hem de İsrail Siber Birimlerinin sosyal medya platformlarında etkin gücünün olduğunu söyleyebiliriz."

"BBC gibi New York Times gibi geleneksel medya zaten sınıfta kaldı"

Sosyal medya platformlarının, hikaye anlatıcısı olarak kurgu-kurmaca içerikler, bağlamından koparılarak kullanılan manipülasyonlar ve dezenformasyon oluşturabildiğinden bahseden Bayrakcı, bu platformların şeffaflık ve nesnellik için taraflara eşit davranmasının yeterli olduğunu vurguladı.

Bayrakcı, özellikle savaş zamanında hem geleneksel medya hem de sosyal medya için objektifliğin bir mit haline geldiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Bu süreçte BBC gibi New York Times gibi geleneksel medya zaten sınıfta kaldı. Kullandıkları dil, takındıkları tutum ve duruş tamamen İsrail yanlısıydı. Gazze'ye karşı olan şeylere 'operasyon' denilirken İsrail'e karşı olanlar da saldırı denmesi, 'esir' ve 'mahkum' ifadeleri gibi. Burada yerleşimci olan burada mağdur olan Filistin halkı iken ana akım medya İsrail'i mağdur olarak gösterdi. Yani ana akım medya bu süreçte sınıfta kaldı diyebiliriz."

Filistin'e yönelik sansürün Hamas veya Kassam Tugayları'nın ötesinde tüm Filistin'e karşı uygulandığına vurgu yapan Bayrakcı, kişisel olarak Filistin veya ilgili etiketlere yapılan veya yapılmayan paylaşımlar arasında ciddi bir görüntüleme farkının görülebileceğini ifade etti.

"Sistematik bir sansür uygulanıyor"

Bayrakcı, sosyal medyada sansür için kullanılan birçok yöntem olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Birincisi attığınız postları, storyleri, yorumları doğrudan silerek, hesapları askıya alarak veya hesapları doğrudan kapatarak içeriklerle etkileşimde bulunamama yani gördüğünüz bir içeriği beğenememe gibi müdahaleler. X'deki etiketlerdeki harflerin değiştirilerek içeriğin manipüle edildiğini gördük. Gölge yasaklama (shadow banning) ile gönderilen içerikler hassas olarak işaretleniyor ve tıklayarak gör uyarısı alıyorsunuz. Botlarla Filistin ya da Gazze lehine olan içerikler doğrudan engelleniyor. Bu konuda Meta'nın kötü bir geçmişi var. Bu şekilde sistematik bir sansür uygulanıyor."

Sosyal medyada sansür tartışmalarına ilişkin temel meselenin "ifade özgürlüğü" ve "enformasyona erişim hakkı" gibi temel hakların sınırlandırılması olduğunun altını çizen Bayrakcı, bu platformların bir şirket olarak istediği gibi bilgi akışını durduramayacağını ve haber edinme hakkı sağlayan platformlar olarak Birleşmiş Milletler kurallarına tabi olduğunu bildirdi.

Bayrakcı, Facebook'un uygulamış olduğu sansürden en kısa sürede sorumlu tutulacağı görüşünü paylaşarak, sözlerini şöyle tamamladı:

İsrail, Fransa'nın Lübnan'da olası ateşkesin denetlenmesinde rol almasını istemiyor İsrail, Fransa'nın Lübnan'da olası ateşkesin denetlenmesinde rol almasını istemiyor

"Sansürün olduğu yerde sağlıklı kamuoyu tartışmalarından bahsedemeyiz. Toplumun bir platformda uygulanan sansürlere karşın farklı platformdan veya haber kaynaklarından edinilen bilgilerle sansür karşısında tepki göstermesi yadsınamaz. Farklı yerlerde bu konuda protestolar gördük. Yerli ve milli olmasına bile gerek yok farklı coğrafyalardaki sosyal medya platformu sayısının arttırılması çok ciddi anlamda temel bir ihtiyaç. Öte yandan bu gibi savaş dönemlerinde platformlarının sivil toplumla birlikte hareket etmeye açık olması da önemli."