Mitchell, AA muhabirine, ABD'deki Müslümanların Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından izleme listelerine alındığının ortaya çıkmasının ardından devam eden hukuki süreci değerlendirdi.
FBI'ın, 11 Eylül saldırılarının ardından ülkedeki Müslümanları takip altına alan bir sistem geliştirdiğini, bunun da FBI Terör İzleme Listesi olarak adlandırıldığını kaydeden Mitchell, "ABD'deki federal hükümet, izleme listesi olarak adlandırılan şeyi koruyor ve bunu yaklaşık 20 yıldır gizlilikle yürütüyor. Bu sistem, hükümetin tehlikeli olduğunu düşündüğü kişilerin isimlerinden oluşan gizli bir liste." diye konuştu.
Mitchell, listedeki isimlerin herhangi bir suça karışmamış olsa da zan altında kaldığını aktararak, şöyle devam etti:
"Listedeki isimlerden bazıları, hiçbir suçla itham edilmemiş, hüküm giymemiş veya tamamen masum Amerikalı siviller. Sadece zan altındalar. Bir işe başvururken, banka hesabı açmaya çalışırken, uçağa binerken, diğer Amerikalıların uğraşmak zorunda kalmadan yapabilecekleri pek çok şeyi yapabilmek için ekstra çaba sarf etmek zorunda kalıyorlar."
"İzleme listesi oldukça korkunç şeylere yol açtı"
FBI tarafından oluşturulan izleme listelerinin Müslümanların yaşamını olumsuz etkilediğini vurgulayan Mitchell, şu ifadeleri kullandı:
"İzleme listesi oldukça korkunç şeylere yol açtı. Bazı Amerikalı Müslümanların banka hesapları kapatıldı, seyahat ederken bir kenara ayrıldı ve birçok uygunsuz soru soruldu. Dinin ne? Günde kaç vakit namaz kılarsın? Hangi imamı seversin?" Bu bir ABD'linin araba kullanırken adını bir listede gören yerel polis tarafından defalarca kenara çekilmesiyle hatta silah çekilmesiyle sonuçlandı. Bazı Müslümanların sırf yanlış bir şekilde bu izleme listesinde yer aldığı için hayatı tehlikeye atıldı."
Mitchell, İsviçreli bir bilgisayar korsanı tarafından ele geçirilen izleme listesinin Ocak 2023'te internetten kamuoyuna sızdırılmasıyla konunun gündeme geldiğini hatırlatarak, "Çocukların bile listede olduğu bazı olaylar oldu. İsimleri başkasının ismiyle eşleştiği için herhangi bir suç işleyemeyen çocukların bile listede yer aldığını gördük. Listedeki isimlerin yüzde 95'inden fazlası Muhammed, Ahmed, Abdullah gibi tipik Müslüman isimleri." şeklinde konuştu.
Ülkedeki Müslümanların listelerle fişlenmesinin toplumda ırkçılık ve ayrımcılığa neden olduğuna dikkati çeken Mitchell, şunları dile getirdi:
"Çok sayıda Müslüman, sırf Müslüman oldukları için rahatsız ediliyor, ayrımcılığa uğruyor, tehdit ve tacize maruz kalıyor. Maalesef bu toplumda çok sık görülüyor. Geçen yıl ülke çapında ayrımcılık ve diğer konularla ilgili yaklaşık 5 bin şikayet aldık. Bu bir önceki yıla göre yüzde 23 azaldı fakat bu 5 bin Amerikalının, Müslüman oldukları için potansiyel olarak sorun yaşadığı anlamına geliyor. Müslümanlar ayrımcılığa, bağnazlığa ve tacize maruz kalıyor, daha da fazla Müslüman, bunun kendi başına gelmesinden endişe ediyor. Biz bu endişenin ortadan kaldırılmasını istiyoruz."
"İzleme listesine karşı verilen mücadeleyi sürdürmeyi planlıyoruz"
Mitchell, ABD'deki Müslümanların sivil haklarının güvence altına alınması için FBI Terör İzleme Listesi'ne karşı CAIR'in hukuki mücadele verdiğinden bahsederek, şunları söyledi:
"Bu liste sayesinde hükümet, başta Amerikalı Müslümanlar olmak üzere insanları kısıtlamalara tabi tutabiliyor, seyahat etme, banka hesabı açma, ticaret yapma ve ülkede herkesin sahip olduğu temel haklara sebepsiz ve illegal şekilde durdurma hakkını elinde tutuyor. Bu nedenle, izleme listesinden haksız yere etkilenen Amerikalılar için her yerde dava açmaya devam ediyoruz. Şu anda en önemli davalardan biri ABD Yüksek Mahkemesinde görülüyor. Bu davada adalet, iç güvenlik, dışişleri, savunma ve ulaştırma bakanları ile FBI, Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Gizli Servis, Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) gibi kurumların başkanları da dahil ABD Başkanı Joe Biden hükümetine bağlı toplam 29 üst düzey hükümet yetkilisi davalı olarak yer alıyor."
ABD yönetiminin, söz konusu davalarda, hukuki süreçleri etkileyecek kararlar alıp davaların düşmesi için çaba sarf ettiğini anlatan Mitchell, şunları aktardı:
"İzleme listesi nedeniyle biri adına dava açtığımızda hükümetin sıklıkla yaptığı şey, davacı kişinin ismini otomatik olarak izleme listesinden silmek oluyor ve hükümetin savunması 'Listede böyle bir isim yok, bu dava sürdürülemez' şeklinde yapılıyor. Bu durumda hukuki süreç, kişinin listede olmadığı gerekçesiyle duruyor, dava düşüyor. Hükümet bunu yaparak hukuksuz şekilde alınan kararların sorumluluğundan kaçıyor."
Mitchell, CAIR'in Yüksek Mahkemedeki davadan beklentisinin, kişilerin isimlerinin listeden silinip silinmemesine bakılmaksızın, bu sistemin hukuksuzluğunun incelenip kararın buna göre verilmesi olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yetkililer izleme listesiyle yaptıklarının herhangi bir sonucuyla karşılaşmazlarsa, bunu başkalarına da yapmaya devam edebilirler. Bu nedenle mahkemenin alacağı kararla bunun önüne geçmesinin ne kadar önemli olduğunu anlayacağını ve lehimize karar vereceğini umuyoruz. Bu durum gerçekleşmese bile farklı mahkemelerde elimizden geldiğince izleme listesine karşı verilen mücadeleyi sürdürmeyi planlıyoruz."