Uluslararası Af Örgütü’nün “Esad’ın mezbahanesi” olarak adlandırdığı Sednaya Hapishanesi'nde bir yıl geçiren Ömer, 2017 yılında Euronews kaynaklarına Sednaya hakkında şunları söyledi:
"Sednaya’daki ilk 5 dakikada 215 numara bana cennet gibi göründü. Bu ilk 5 dakikada anladım ki şube 215 cennetti. Şube 215’e dönmek istedim, orada 200 yıllık işkence Sednaya'daki bir dakikalık işkenceden iyidir. Bana ve kuzenime işkence etmeye başladılar. Kuzenimi vurdular, benim de hep ağzıma yumruk attılar, birkaç dişimi söktüler, tırnaklarımı söktüler, elektrikle işkence ettiler. Korkunç yemekler ve pis su…"
"Beyaz Hapishane" ile "Kırmızı Hapishane"
Sednaya'daki işkence ve infazlara ilişkin açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre, cezaevi yerleşkesinde, "Beyaz Hapishane" ve "Kırmızı Hapishane" olarak adlandırılan 2 gözaltı tesisi bulunuyor.
"Kırmızı Hapishane"da tutulanların çoğunluğunu 2011'den bu yana alıkonulan siviller oluştururken, "Beyaz Hapishane"de ise rejime "sadakatsizlik ettiği" gerekçesiyle alıkonulan subay ve askerler yer aldı.
Tutsaklar, genellikle Şam'ın Mezze bölgesinde bulunan askeri mahkemelerden birinde adaletsiz yargılamalarla karşı karşıya kalmalarının ardından bu binalara transfer edildi.
Eski cezaevi yetkilileri ve tutsakların demeçlerine göre, 2011'den bu yana kırmızı binada tutulan kişilerin çoğunluğunu, Suriye rejiminin kendilerine muhalif gördüğü toplumun her kesiminden siviller oluşturdu.
Kırmızı Hapishane ve kan
Eski Sednaya Hapishanesi mahkumu Ömer Alshogre, Sednaya Cezaevi’nde bulunan “Kırmızı Hapishane”nin isminin nereden geldiğini, katıldığı bir programda anlattı:
"Kırmızı hapishane, 2008 yılında beyazdı, ancak mahkumlar kaçmaya çalıştığında, rejim bir katliam gerçekleştirdi. Mahkumların kanını kullanarak hapishaneyi kırmızıya boyadılar."
Daily Ummah